Dışişleri Bakan Yardımcısı ve AB Lideri Büyükelçi Faruk Kaymakcı, çeşitli ziyaretlerde bulunmak üzere Eskişehir’e geldi. Vali Erol Ayyıldız tarafından karşılanan Kaymakcı, valilikte düzenlenen ‘İl Vilayet AB Buluşmaları’ toplantısına katıldı. Kaymakcı, Türkiye’nin iştirak müzakerelerini tamamlayıp, AB’ye tam üye olmak istediğini belirterek, şöyle konuştu:
“Türkiye, AB’ye aday bir ülke ve iştirak müzakerelerini tamamlayarak, AB’ye tam üye olmak istiyor. Şu ana kadar biz 16 müzakere faslını açtık, 1 faslı kapattık. Fakat iştirak müzakerelerimizde son devirde bilhassa Kıbrıs, Doğu Akdeniz ve Yunanistan kaynaklı engellemeler var ve iştirak müzakere sürecimiz istediğimiz süratte ilerlemiyor.
Türkiye-AB bağlantılarının bir diğer ayağı, isterseniz buna son devirde gündeme çok fazla gelen göç konusu, diyelim. 18 Mart 2016’da yapılan göç mutabakatı ile aslında göç sorunu büyük ölçüde bir iş birliği ile yönetilmeye başlandı. Fakat biz üzerimize düşenleri yerine getirmiş olmamıza karşın AB tarafında bu bahiste gerekli adımların tamamının atıldığını söylemek mümkün değil. Yani biz engelleme sorumluluğumuzu yerine getirdik ve her şeye karşın Yunan adalarına yasa dışı geçmiş olan göçmenleri de Mart 2020 tarihine kadar geri almayı sürdürdük.
Ancak AB tarafından verilen 4 kelamdan yalnızca ve yalnızca 1,5’u yerine getirildi. AB, 1’e 1 mutabakatı kapsamında Türkiye’nin geri aldığı her bir göçmen için 1 Suriyeliyi Türkiye’den aldı. Bu yanlışsız fakat ikinci kelamında 3+3 6 milyar euro’luk bir fon tahsisi kelam konusu olacaktı. Şu an prestijiyle AB bu fonların 4,2 milyarını harcamış durumda. Bizim istediğimiz bu fonların daha süratli, daha esnek bir formda Suriyelilere en kısa vakitte ulaştırılması. Münasebetiyle AB’yi bu mevzuda bizim üzerimizdeki yükü paylaşmaya ve süratli davranmaya davet ediyoruz.
AB’nin üçüncü kelamı, istekli insani kabul programı başlatacaktı yani üye ülkeler, Türkiye’den istekli olarak Suriyeli kabul edecekti. Maalesef bu program hiç başlatılmadı. Yeniden AB’nin tutulmayan bir diğer kelamı de AB üyesi ülkeler Suriye’nin kuzeyine istekli geri dönüşleri teşvik edecek ortak gayretler sergileyecekti. Bu hususta da bizimle iş birliğine yanaşmadılar. Yanaşmadıkları üzere Türkiye’nin, Suriye’nin kuzeyindeki harekatlarını eleştirdiler hatta birtakım AB üyesi ülkeler, Türkiye’ye silah ambargosu uygulamaya kalktı. Bunun sonucunda da göç mutabakatı Mart 2020’den bu yana tam manasıyla ve layığıyla uygulanmıyor.”
‘TÜRKİYE, AB ÜYESİ OLSAYDI RUSYA SAVAŞI ENGELLENEBİLİRDİ’
AB ile NATO’nun güvenlik ve savunma konusunda ortak hareket edemediğini kaydeden Kaymakcı, “Türkiye-AB münasebetlerinin bir diğer alanı güvenlik ve savunma hususları. Biz NATO’nun ikinci en büyük ülkesiyiz. AB, güvenlik ve savunma konusunda muhakkak adımlar atmaya çalışıyor ve bu çerçevede Avrupa güvenlik ve savunma siyaseti harekatları var. Şu an Avrupa Birliği Daimi Yapılandırılmış İşbirliği (PESCO) dediğimiz bir düzenek oluşturuyor. Aslında Türkiye’nin bu harekatlara gereğince layığıyla katılmış olması değerli ama burada da yeniden bilhassa Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum İdaresi’nden kaynaklanan engellemeler var. Bu engellemeler maalesef Avrupa’da bir savunma ve güvenlik zafiyetine neden oluyor. Ben her vakit şunu sav ediyorum; şayet Türkiye, AB üyesi olmuş olsaydı bugün Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı bu savaş engellenebilirdi. Zira şu anda batıdaki en büyük eksiklik, bir caydırıcılığın olmaması, Avrupa Birliği ve NATO’nun güvenlik ve savunma konusunda ortak hareket edememesi. Ortak hareketi ve ortak caydırıcılığı lakin Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliği sağlayacaktır” dedi.